Atkestanesi, neye yarar? diyenler var


İstanbul’da Gülhane parkından tutun, Belgrat ormanlarına, Bursa’nın Heykel’inden, Ankara’nın gençlik parkına, Trabzon’un Çömlekçi semtindeki şehir geçişinden, Ordu’nun Fatsa ve Ünye ilçelerindeki Karadeniz sahil yoluna, Samsun’un parklarından tutun, Sinop’tan Sarp’a kadar ve daha bir çok yerde karşılaşacağınız ağaçtır Atkestanesi.İzmir’de, Antalya’da veya Adana’da yoktur demedim, ülkemizin her yerinde rahatlıkla yetişebilen, Benim de “en yakışıklı ağaç” dediğim Atkestanesi, Hemen herkesin dikkatini çeker, hele bu mevsimde..altına dökülmüş  atkestanesi meyvelerini, bilmeyen insanların yerden alıp, bir iki diş vurduktan sonra attığına da çoğu kez tanık olmuşuzdur.çocuklar mesela, kestaneye benzer bir meyve, ilk kez gördüklerinde ne yapar? Tabiî ki tutar, yollara dökülmüş o kestaneleri bir iki kere ısırmaya çalışır, sonra da atkestanesinin acı tadını alınca tükürür ve elindeki o atkestanesini atar, bir daha dönüp tarafına bile bakmaz. Dikkat edin sizde bu manzaralara rastlayabilirsiniz.

 

Ağacını genelde sokaklarımızda, okul bahçelerinde  park ve bahçelerde süs bitkisi olarak görüyorduk. Üstelik meyvesi de normal kestane ile karıştırılabiliyor. Çiçekleri ve meyvesi ile değil sadece atkestanesi, Karadeniz bölgesinde kocakarı ilacı olarak ağrılı hastalıklara karşı kullanılıyordu. Babaannemin bir defasında ayağa kalkamayan ve rahatsızlığı her halinden belli bir sığır için amcamdan Atkestanesi istediğini hatırlıyorum. Yıllar öncesinde hayvanların karayolu ile yaylalara götürüldüğü dönemlerde hayvanların yol üzerinde yerlere dökülmüş Atkestanelerini yediğini de anımsıyorum. Bende birkaç kez hatta ısırmaya çalışmıştım, tabi ağabeyimin önermesiyle. Çoğu zaman da Atkestanelerini topa vurmak gibi, olur olmaz tekmelemişizdir çoğumuz. Oysa fındığı toplayıp kurutuyoruz ve satıyoruz. Kuşburnu, daha düne kadar neredeyse tu-ka-ka bir dikenli bitkiydi, ama şimdi dağda taşta binlerce insan, sabahın ilk ışıklarıyla kuşburnu toplamaya çıkıyor, Gümüşhane de, Bayburt’ta ve köylerinde. Neden Atkestanesi toplanmasın, kurutulmasın ve satılmasın ki? Hem ilaç sanayinde ve hem de kozmetik sanayinde kullanılan bir hammadde oysa.

 

 Şimdi tam da Atkestanesi’nin meyvelerini döktüğü mevsim.  Şimdiler de Okul bahçelerinde belki de öğrenciler “atkestanesi savaşı” yapıyorlardır kim bilir. Ama bu Atkestanesini ne yazık ki yeterince tanımıyoruz. Ama tanıyanlar yok mu elbette var, Atkestanesi’ni en iyi tanıyanlar şüphesiz bu ürünü satan, sağlık için öneren aktarlardır. Daha sonra da yaşlı ninelerimiz ve dedelerimiz bilebilir Atkestanesi’nin değerini.

 

 Ülkemizde özellikle “kocakarı ilacı” aşağılama kültürünün, batı özentiliği altında geliştirilmesi ile geçmişe yönelik ne varsa hepsine toptan “ret” anlayışının yaygınlaştırılması sonucu, Atkestanesi başta olmak üzere bir çok şifalı bitkinin de göz ardı edilmesi, Dünya’nın geldiği artık bilginin gizlenemeyeceği günümüz “bilişim çağı”nda yeniden önem kazanmaya başladı. Atkestanesi’nin neredeyse iyi gelmediği hastalık yok gibi. Hele  Romatizma ve mafsal ağrılarından tutun  hemoroid (basur), ishal, nezle, nefes darlığı, kalp, bacaklardaki ülsere(varis), ; hazımsızlığa, soğuk algınlığına, ateş yükselmesine, Nikriz hastalığına iyi geliyor.
Ha sadece bu kadar da değil, Atkestanesi’nin ekşimsi taze ağaç yaprakları bazı bölgelerde sarma yapılarak yeniyor bile.
 Rusya’ya da pek bulunmayan ama Gürcistan’da da romatizmal hastalıklarda kullanılan Atkestanesi için Rusya’dan özellikle Atkestanesi istendiğini bir Doktordan duymuştum. Hatta doktor, Atkestanesinin merhem tarifini de vermişti. İşte o doktordan aldığım merhem tarifini burada paylaşmak isterim;

 

 Merhem yapın;
Atkestanesi meyvelerinden yarım kilo soyulup, iyice dövüldükten sonra bir şişede alkol ilave edilip, güneş görmeyen bir yerde 20 gün bekletilir. Bu 20 günlük surede merheme dönüşen Atkestanesi eriyiği, ağrılı bölgelere günde bir kez uygulanır. Ayrıca elde edilen merhem halindeki eriyikten günde bir çay kaşığı, istenirse bir su bardağına konularak tatlandırılıp, içilebiliyor. Bu karışım, ağrılı tüm rahatsızlılar.…………yazının devamı için tıklayın

Yorum bırakın